Emre'nin Bloğu

blog_logo

Adolf Hitler

Adolf Hitler

Adolf Hitler, 20 Nisan 1889’da Avusturya’nın kuzeyinde, Almanya sınırına yakın olan Braunau am Inn’de doğdu. Gümrük memuru olan 1837 doğumlu babası Alois Hitler’in altı çocuğunun dördüncüsü (üçüncü oğlu) olarak dünyaya geldi. Alois yasal olmayan yollarla dünyaya gelmişti ve 39 yaşına kadar annesinin kızlık soyadı olan Schicklgruber’i kullandı. 1876 yılında Alois, üvey babası olan Johann Georg Hiedler’in soyadını kullanmaya başladı. Bunun için doğumlardan sorumlu bir rahibe gitti. O sırada katip muhtemelen nüfusa Hitler yazdı. Böylece Hiedler soyadı Adolf’a Hitler olarak miras kaldı.

Adolf Hitler dedesinin kim olduğunu tam olarak bilmiyordu. Ya Johann Georg Hiedler idi ya da Johann’ın kardeşi Johann Nepomuk Hiedler idi. Adolf Hitler’in sülalesinin bir tarafının Yahudi olduğu söylentileri ortaya atıldı. Hatta savaş sırasında bu iddialar çok ateşlendi. Babannesi Maria Schicklgruber, Graz’da bir Yahudi evinde hizmetçi olarak çalışırken hamile kalmıştı. Yani Hitler’in atalarından biri Yahudi idi ve bu olay Hitler’in ırkçı ideolojisine uymuyordu. Rakipleri sürekli Yahudi bir aileden geldiğini kanıtlamaya çalıştı. Özellikle Sovyet propagandası Hitler’in Yahudi olduğunda ısrarlıydı. Dünyanın en ünlü gazeteci ve tarihçilerinden biri olan William Lawrence Shirer’e göre, Hitler’in yerli kabilesi Waldviertel’de, tepelik ve ormanlık, ufak köylerden ve küçük çiftliklerden oluşan bir yerdeydi. 

Alois Hitler’in işi nedeniyle aile Branau’dan Passau’ya, oradan Lambach’a, oradan Leonding’e ve son olarakta Linz’e taşındı. Adolf Hitler, sürekli değiştirdiği okullarında öğretmenleri tarafından iyi bir öğrenci olduğu tanımlanıyordu. Buna rağmen Linz’deki 6. sınıfında (1900-1901) derslerini veremedi ve sınıfı tekrarlamak zorunda kaldı. Öğretmenlerinin nedeni ise Hitler’in çalışmak için hevesi olmamasıydı. Ancak Hitler daha sonra sınıfta kalma nedeninin babası Alois’e karşı aldığı cephenin bir yansıması olduğunu söyledi. Cephe almıştı çünkü babası, Adolf’un kendisi gibi gümrük memuru olmasını istiyordu. Ancak Adolf ressam olmak istiyordu. Buna rağmen resimleri beğenilmedi ve kendisini “anlaşılamayan artist” olarak görmeye başladı. Her şeye rağmen Adolf 13 yaşındayken, 3 Ocak 1903’te babasının ölümünün ardından tekrar okula döndü. Fakat 16 yaşında mezun olamadan ve herhangi bir dalda diploma alamadan okulu bıraktı. 

1905 yılına girildiğinde Hitler, babasız bir şekilde annesi Klara Hitler’in desteği ile hayatına devam ediyordu. 1907 ve 1908’de başvurduğu Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nden “resim yapmaya uygun değil” nedeni ile iki kez reddedildi. Daha sonra yazdığı kitapta Hitler, ressamlık hakkında şunları yazdı:

“Amacın Saray Müzesi’ndeki resim galerisinde çalışmaktı. Ancak müze dışında her şeye ilgim vardı. Sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar bir şeyden başka bir şeye ilgi duyuyordum. Fakat en en çok ilgimi her zaman inşaatlar çekmiştir.” Kavgam, 2. Bölüm, 3. paragraf (Mein Kampf)

Okulun rektörünün de tavsiyesi ile yürümesi gereken yolun bu yol olduğuna ikna oldu ve mimarlık için eğitim almaya karar verdi. Fakat bu iş çok yorucu olduğundan ve Hitler’in ne lise ne de başka bir alanda diploması olmadığından bu arzusunu da sürdüremedi.

21 Aralık 1907’de annesi Klara Hitler 47 yaşındayken göğüs kanserinden hayatını kaybetti. Hitler annesinden kalan bütün yetim haklarını kız kardeşi Paula’ya bıraktı. Fakat daha sonra Hitler 21 yaşına geldiğinde miras olarak halasından bir miktar para aldı.

Viyana’da durumu kötü olan bir ressam olarak çalışmaya başladı. Kartpostalların üzerindeki resimleri kopyaladı, turistlere ve tüccarlara resim yaparak satmaya başladı. 1. Dünya Savaşı‘ndan önce Hitler’in 2000’in üzerinde resim yaptığına dair kanıtlar bulunmaktadır.

Adolf Hitler ve 1. Dünya Savaşı

1909 yılına girildiğinde Hitler bir evsizler barınağında görüldü. Ardından 1910 yılında fakir işçilerin çalıştığı bir eve yerleşti. Aynı zamanda Viyana’nın resimlerini yapıp turistlere satıyordu. Birçok biyografici Hitler’in yaptığı resimleri satmasında bir Yahudi evi olan Hanisch’in büyük yardımı olduğunu vurgular.

Hitler ilk kez Viyana’da ırkçı düşünceler beslemeye başladı. Viyana’da pek çok Yahudi vardı. Bunların arasında Ortodoks Yahudileri ve Doğu Avrupa Yahudileri de bulunmaktaydı. Hitler yavaş yavaş okuduğu kitaplardan etkilenmeye başladı. Özellikle ırk ideolojisti ve Yahudi düşmanı Lanz von Liebenfels’ın yazılarından etkilendi.

Hitler daha sonra Yahudiler’in, Aryan ırkı olarak belirttiği ırkın doğal düşmanı olduğunu ve Avusturya’da çıkan kargaşanın ve krizin tamamen Yahudiler’in suçu olduğunu iddia etmeye başladı. Hitler’in bazı açıklamaları olağanüstü boyutlara bile ulaştı. Ergenlik döneminin sonlarında çıkan bir aknesinin “görünmez Yahudi sihiri” ile ortaya çıktığını söyledi. Daha sonraki yıllarda Hitler’in yakın çevresinde bulunan biri geleceğin Führer’inin hayatını yazarken şu kelimleri kullandı:

“Führer’in herhangi bir nedenden dolayı kafası bozulduğu zaman hepimiz biliyorduk ki rastgele birkaç Yahudi seçilecek, ardından sıraya dizilip kurşunlanacaktı.”

Houston Stewart Chamberlain. Kaynak: Britannica

Mayıs 1913’te babasından kalan mirasın bir kısmı eline ulaşan Adolf Hitler, her zaman yaşamayı çok istediği Münih’e taşındı. Münih’e taşındıktan sonra mimarlığa yöneldi ve Aryan ırkı üzerinde çalışmalar yapan İngiliz yazar Houston Stewart Chamberlain’in yazılarına ilgi duymaya başladı. Ayrıca Münih’e taşınınca Avusturya’daki askerlik görevinden de bir süreliğine kaçmıştı. Ancak Avusturya ordusu kısa bir süre sonra Hitler’i tutukladı. Fiziksel sınavdan sonra (o sırada 1.73 cm idi) komutanlara yalvarıp askerlik görevi için uygun olmadığını söyledi. Uzun uğraşlar sonrası görev için uygun olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı ve Münih’e geri döndü. Her şeye rağmen, Almanya 1914’te 1. Dünya Savaşı’na girince Bavyera ordusunda adı listeye yazıldı.

Adolf Hitler savaş süresince Fransa ve Belçika’da görev yaptı. 16. Bavyera Alayı’nda haberci olarak çalıştığından dolayı sürekli hatlar arasında gidip gelmek zorunda kalıyor, böylece düşman mermilerine hedef olması çok kolaylaşıyordu. Geçirdiği bu zamanları daha sonra karikatürize etti ve bu karikatürler ordu gazetesinde yayınlandı.

Cesareti nedeniyle Hitler’e iki kez nişan takıldı. İlkinde ikinci sınıf olarak bir “Demir Haç” ve 1914’te de birinci sınıf olarak “Demir Haç” nişanlarını aldı. Kendi rütbesinde olan askerlerin hayalini bile kuramadığı madalyalara böylece kavuşmuş oldu. Buna rağmen Hitler’in bulunduğu alayda liderlik vasfına uygun biri bulunmadığından ve ordu iyi yönetilmediğinden hiçbir zaman bir üst rütbeye çıkamadı. Bazı tarihçiler üst rütbeye geçememesinin nedenini Almanya vatandaşı olmaması olarak gösterir.

Merkez karargahı tarafından Hitler’e verilen görevlerin çoğu çok tehlikeliydi. Ama bu sayede Hitler daha çok ilham alıyor, yaptığı resimlere daha çabuk konu buluyordu. 1916’da Adolf Hitler bacağından yaralandı fakat Mart 1917’de tekrar görevinin başına döndü. Yaralandığı için “Gazi Rozeti” madalyasını Sebastian Haffner’dan aldı. Ardından da Hitler’in ön cephedeki deneyiminden dolayı üstlerine Hitler’i övdü.

1. Dünya Savaşı’nın bitmesinden kısa bir süre önce 15 Ekim 1918’de zehirli gaz saldırısına maruz kalan Adolf Hitler geçici bir körlük yaşarayak hastaneye kaldırıldı. Bu olaydan sonra hayatındaki en büyük amacın Almanya’yı kurtarmak olduğunu tamamen benimsedi. Bu sırada tedavi gördüğü hastanede ordunun doktoru ve özel bir psikiyatrist Hitler’in kesinlikle insanları yönetebilecek ruhsal dengeye sahip olmadığını rapor ettiler. Zamanın ordu komutanı “Bu kontrolsüz insanı hiçbir zaman terfi ettirmeyeceğim!” şeklinde bir beyan bile verdi.

1. Dünya Savaşı’nın ardından Hitler orduda kalmaya devam etti. “Ulusal düşünce” denilen Eğitim ve Propaganda Birliği tarafından düzenlenen toplantılara Reichswehr grubu ile katıldı. Bu grubun amacı Almanya’nın savaşta neden başarısız olduğunu araştırmak ve suçluyu tam olarak bulmaktı. Daha sonra Almanya’nın yenilgisinde en büyük fatura uluslararası Yahudilere ve Weimar koalisyonundaki partilere kesildi. Temmuz 1919’da “Aufklärungskommando” ‘da (haber alma komandoları) “Verbindungsmann” (polis ajanı) olarak göreve getirildi. Hitler’in amacı ordunun içindeki aynı düşünceye sahip insanları bulmak ve Alman İşçi Partisi’nin içine sızmaktı.

Hitler parti içindeki araştırmasını yaparken parti liderlerinden biri olan Anton Drexler‘ın Yahudi karşıtı, milliyetçi ve anti-marksist konuşmalarından çok etkilendi. Hitler ayrıca partideyken, partinin üst düzey yöneticilerinden biri olan Dietrich Eckart ile de tanışma fırsatı buldu. Eckart, Hitler’in akıl hocası oldu. Birbirleriyle fikir alış-verişi yaptılar. Eckart, Hitler’e nasıl giyinmesi gerektiğini, nerede nasıl konuşması gerektiğini anlattı. Ayrıca geniş bir çevresi olan Eckart, Hitler’i birçok insanla tanıştırdı. Adolf Hitler daha sonra yazdığı Mein Kampf kitabının 2. cildini Dietrich Eckart’a adadı.

Zirveye giden yol

Adolf Hitler 1920’de ordudan terhis oldu ve partide tam zamanlı çalışmaya başladı. 1921’in başlarında kalabalık gruplar önünde yaptığı etkileyici konuşmalarla göze çarpmaya başladı. Şubat ayında Münih’te yapılan toplantıda neredeyse altı bin kişinin olduğu bir kalabalığa seslendi. Daha önceden toplantının reklamını yapmak için iki kamyon dolusu afiş bastırtıp dağıttırdı. Özellikle marksistler, yahudiler ve rakip olarak gördüğü politikacılar hakkında yaptığı konuşmalarla Hitler’in adı gittikçe duyulmaya ve ünlenmeye başladı. 

Alman İşçi Partisi’nin merkezi Münih’teydi ve gün geçtikçe parti üyelerinin sayısı artıyordu. Hatta parti üyesi olan yüksek rütbeli ordu mensupları bile çoğalmaya başlamıştı. Her geçen saat, her geçen gün marksizme ve genç Almanya demokrasisine karşı direnç artıyordu. Adolf Hitler gözleri üzerine çekmeye devam etti ve uğruna hayatını adadığı amaç için hem kendisine hem de etrafına verdiği pozitif enerji ve motivasyon parti üyeleri tarafından çok takdir edildi. 1921 yazında Hitler, partiden bazı nasyonalist üyeler ile birlikte Berlin’i ziyarete gitti. Hitler’in yokluğu sırasında beklenmedik bir şekilde partide ayaklanma oldu ve parti liderliği devrildi.

Yeni parti liderliği yetki sahibi kişilerin kurduğu yeni bir komite ile devam ettirildi. Liderliğe gelen bu komite, Hitler’in çok buyurucu olduğunu hatta diktatör olduğunu düşünüyordu. Yeni komite Hitler’in partideki pozisyonunu zayıflatmak için Augsburg’dan kendilerini destekleyen bir grup çağırdı. Hitler hemen Munih’e geri döndü ve nispet yaparcasına 11 Temuz 1921’de partiden istifa etti. Parti liderliğine gelen yeni komite ve parti üyeleri şaşkına döndü çünkü parti, Adolf Hitler’siz hiçbir şeydi. Hitler buna karşın partiye dönebileceğini fakat partideki rütbesinin arttırılması gerektiğini ve daha fazla güç verilmesini istedi. Aralarında partinin kurucusu Anton Drexler’in de bulunduğu komite önce Hitler’in isteğine pek sıcak bakmadı fakat daha sonra geri adım atarak Hitler’in isteğini parti üyeleri arasında oylamaya sundular. Hitler tam 543 kabul oyu ve sadece 1 ret oyu aldı. 29 Temmuz 1921’de Adolf Hitler, Nasyonel Sosyalist Partisi’nde “Führer” ilan edildi. Bunun ardından partinin adını Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei veya kısaca NSDAP) olarak değiştirdi.

Adolf Hitler başa geçer geçmez Yahudiler’e, sosyal demokratlara, liberallere, monarşistlere, kapitalistlere ve komunistlere saldırmaya başladı. Hitler’i ilk başta destekleyen Rudolf Hess, eski hava kuvvetleri pilotu Hermann Göring ) ve dönemin ordusundan yüzbaşı Ernst Röhm partinin en üst mevkilerindeki yerlerini aldılar. Bu kişiler toplantılarda partinin güvenliğini sağlıyordu. Hitler, Münih toplumuna kabul edildi ve savaş zamanı generali Erich Ludendorff ile ortak olarak görüşmeler bile yapmaya başladı.

Aldığı destekten büyük cesaret toplayan Adolf Hitler, İtalyan faşistlerinin lideri Mussolini’nin Roma’da gücü eline aldığı gibi, destekçileri ile birlikte Berlin’de gücü eline geçirmek için harekete geçti. Tarihte bu hareketin adı “Beer Hall Putsch” (Birahane Darbesi) olarak anıldı. Adolf Hitler ve Erich Ludendorff, Bavyera’nın o zamanki başkanı Gustav Ritter von Kahr’ın da desteğini almayı başardı. Hitler, Ludendorff, von Kahr, Bavyera polisi ve ordu yeni bir hükümet kurmak için devrim yapmaya çalışmıştı.

8 Kasım 1923’te Bürgerbräu’da yapılan bir toplantıda Kahr ve ordu Hitler’e olan desteğini çekti. Hiter için bu büyük bir sürprizdi ve desteğini çekenleri derhal tutuklattı. Ardından hükümete yaptığı darbeyi devam ettirdi. Fakat Hitler’in haberi olmadan Ludendorff tutuklananları yollarına çıkmamaları şartıyla serbest bıraktırdı. Darbeciler bütün gece hazırlık yaptı ve sabahın ilk ışıklarında Naziler, Bavyera Savaş Bakanlığı’na doğru hükümeti devirmek için harekete geçti. Fakat ordu Naziler’i çok çabuk dağıttı. Ludendorf yaralandı ve birkaç Nazi de öldürüldü.

Hitler ve Hanfstaengl. Kaynak: canarias7.es

Hitler daha sonra Münih’in dışındaki Uffig’de yaşayan yakın dostu Ernst Hanfstaengl‘ın evine sığındı. Burada birçok kez intihar etmeyi düşündü ve birkaç kez uyguladı da. Ancak Hanfstaengl ve karısı Helena, Hitler’in kendisini öldürmesini engelledi.

Adolf Hitler başarısız olmuştu. Parti liderliği elinden alındı ve yerine Alfred Rosenberg getirildi. Daha sonra vatan hainliği suçundan tutuklandı. Sorgusu ve duruşmaları sırasında sulh yargıçları Hitler’in mahkemeyi bir propaganda kursüsüne dönüştürmesine göz yumdu. Bazı düşüncelerini ilk defa büyük topluluklara iletti, saatlerce konuşmalar yaptı. 1 Nisan 1924’te vatan hainliğinden Landsberg Hapishanesi’nde 5 yıl tutukluluğuna karar verildi. Hapishanedeyken gardiyanlardan her zaman iyi muamele gördü ve yüzlerce hayranından mektup aldı. Landsberg’deyken “Mein Kampf” (Kavgam) adlı kitabını yazdı. Kitabında otobiyografisi ve politik düşünceleri yer aldı. Kitabı akıl hocası Dietrich Eckart’a adadı. Mein Kampf 1925 ve 1926’da iki cilt olarak piyasaya sürüldü fakat Hitler ileriki yıllarda gerçek gücü elde edene kadar pek fazla satılmadı. Bu sırada iyi halden dolayı tamamen zararsız olduğu düşünüldü ve 20 Aralık 1924’te serbest bırakıldı.

Serbest bırakılışının ardından Almanya’nın politik durumu biraz düzene girdi ve ortalık sankinleşti. Ayrıca ülkenin ekonomik durumunda da ilerleme görüldü. Hitler gittikçe küçülen partisinin başına geçti ve partinin büyümesi için çalışmalara başladı. Darbe girişiminden sonra toplumun dikkatini üzerine toplamıştı ve gözler hem kendisinin hemde partisinin üzerindeydi. Buna rağmen partinin merkezini Münih’te tutmayı başardı. Hitler partiyi kuzeye doğru genişletmek için Julius Streicher’in yönetimiyle Nuremberg kökenli Wistrich grubunu partisine dahil etti. Hitler’in halk önünde konuşması yasak olduğundan kuzey bölümünde partiyi organize etmesi için Gregor Strasser’e yetki verdi. Partinin tekrar eski haline dönmesi için çalışmalara başlandı.

Adolf Hitler’in çabaları sonuç vermeye başladı. Hitler’i bu mücadeleye sokan en önemli etken şüphesiz Versay Antlaşması’ydı. Antlaşmadaki maddelerin Almanya’yı küçük düşürdüğünü gördükten sonra içindeki vatansever duygu bir canavara dönüşmüştü. Almanya bu antlaşmadan sonra Avrupa’daki çok önemli ekonomik topraklarını üzerlerinde kolonileri ve doğal zenginlikleriyle birlikte kaybetti. Bu yetmezmiş gibi bir de antlaşmaya göre savaşta suçlu olduğunu kabul eden Almanya, tam 32 milyon Mark tazminat ödemeyi kabul etti. Almanya’nın gururu ayaklar altına alınmıştı. Bu antlaşmadan sonra Hitler bütün kozlarını kullanmaya karar verdi. Bütün Almanlar bu şartların çok küçük düşürücü ve kabul edilemez olduğunda hemfirikdi. Naziler de, Hitler önderliğinde bu kötü durumu Yahudiler’in üzerine yıkmaya çalıştı. Fakat pek başarılı olamadılar. Hitler farklı bir strateji denemek zorunda kaldı. Almanya’nın başındaki Weimar sisteminin başarısızlıklarına, diğer partilerle birlikte, Yahudi karşıtı olduklarını belirterek saldırmaya başladılar. Cumhuriyeti darbeyle düşüremedikleri için Hitler yasal yollardan hükümeti devirmek için planlar yapmaya başladı. Yasal olan yol, Weimar Cumhuriyeti’nin değerlerine bağlı kalıp, resmi ve yasal olarak güç toplayıp, hükümetin içinde kadame kademe yükselerek, daha sonra cumhuriyeti diktatörlüğe dönüştürmekti. Fakat bazı parti üyeleri, özellikle Hitler’in uzun süreli ortağı ve yakın arkadaşı olan Ernst Röhm, Hitler’in saçmaladığını ve bu plana destek olmayacağını açıklayıp Bolivya’ya gitti.

Hitler’in politik kariyerindeki en önemli dönüm noktası 1930 yılında Almanya’da meydana gelen ekonomik kriz oldu. Krizden sonra Weimar Cumhuriyeti iktidara geldikten sonra Naziler ve komunistler tarafından ilk defa bu kadar çok saldırıya uğradı. Bütün partiler büyük koalisyon içinde demokratik ve parlementer cumhuriyet ile yönetilen hükümete sağdık kalırken, azınlıkta olan birkaç bakan hükümette gücü eline almaya başladı. Roma Katolik Merkez Partisi’nden Bakan Heinrich Brüning hükümette çoğunluğu sağlayamayınca, cumhurbaşkanının sadece olağanüstü durumlarda çıkardığı bir kararname çıkartması için baskı yaptı. Diğer partiler tarafından hoşgörülen bu durum istisna olmaktan çıkıp yasa haline geldi. Durum böyle olunca da otoriter, kuvvetli ve güvenilir bir hükümet kurma olasılığı gittikçe azaldı.

Eylül 1930 seçimlerinde cumhuriyetçi partiler çoğunluklarını kaybetti. Böylece büyük koalisyon da bozulmuş oldu. %18’in üzerinde oy toplayan Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi ve Naziler, mecliste 107 koltuk kaptı ve Almanya’nın ikinci en büyük partisi oldu.

Brüning ve partisinin halka yaptığı ekonomide gelişme ve hazineyi büyütme vaatleri hiç kimsenin ilgisini çekmiyordu. Aksine, Hitler’in yaptıkları ve fikirleri son derece göz önündeydi ve takdir topluyordu. Hitler çiftçilere, savaş gazilerine ve hem 1920’deki krizin getirdiği zarardan etkilenen hem de işsiz kalan insanlara yardım etmeye başladı. 

Her şey hızla ilerlerken bir anda Münih’ten sarsıcı bir haber geldi. Adolf Hitler’in yeğeni Geli Raubal evinin yatak odasında ölü bulundu. Hitler, üvey kızkardeşi Angela ve Angela’nın kızı Geli ile birlikte 1929 yılına kadar Münih’te yaşamıştı. Geli, Hitler’den 19 yaş küçüktü ve birlikte oturdukları zaman Hitler ile bir ilişkisi olmuştu. Ancak politik olaylar başladıktan sonra pek görüşemediler ve bu yarı-ensest illişkinin bir sır olarak kalmasını istediler. Geli ayrıca Hitler’e, Hitler’in çizdiği resimler için kendisine çıplak modellik de yapıyordu. Eva Braun’un da ortalarda görünmesinden sonra 18 Eylül 1931’de aralarında yaptıkları şiddetli bir telefon kavgası sonrasında Geli, yatak odasında havluya sarılı revolver tipi bir tabancayla göğsünden vurulmuş olarak bulundu. Ölüm sebebi intihardı. Ancak daha sonra bazı çevreler tarafından bu ölümde Heinrich Himmler‘in parmağı olduğu iddia edildi.

1932 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hitler, yaşı ilerlemiş Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg’a rakip oldu. Fakat Hitler, Almanya’ya Avusturya’dan 1913 yılında gelmişti ve Alman vatandaşı değildi. Bu nedenle devlet daierelerinin herhangi birinde çalışamazdı. Buna rağmen Şubat ayında Nazi partisinin de bulunduğu Brunswick hükümeti, Hitler’i yönetimlerinde gözle görülür bir mevkiiye getirdi ve Alman vatandaşlığı verdi. Durum bu hale gelince Hitler, Hindenburg’a rakip oldu. Yeni Alman vatandaşı cumhurbaşkanlığı seçimlerindeydi ve karşısında milliyetçilerin, monarşistlerin, katoliklerin, cumhuriyetçilerin ve hatta sosyal demokrat partisindeki üyelerin desteklediği Hindenburg vardı.

Hitler’in kampanyasının adı “Hitler über Deutschland” idi (Hitler Almanya’nın üzerinde). Bu slogan iki şeye atıfta bulunuyordu  Birincisi, Hitler diktatör güçlerini Almanya üzerinde kullanacaktı ve ikincisi de seçim kampanyası boyunca bir uçak kullanmasıydı. Bu Hitler’in bir günde iki şehirde konuşmasını sağlayan yeni ve işe yarar bir politik hamleydi.

Hitler iki turda da %35’in üzerinde oy alarak 2. oldu ve seçimi Hindenburg’a karşı kaybetti. Fakat ülkede gerçekçi bir etki bıraktı ve politikanın geleceğinde iktidardakilerin yerine daima bir alternatif bulunduğunu da kanıtladı. Cumhurbaşkanı Hindenburg, etrafındakilerden ve kadrosundan da etkilenerek Heinrich Brüning’den tamamen soğudu. Bu yüzden bakanlığı ve hükümeti sağa doğru yöneltmeye karar verdi. Bunun sonucunda da Mayıs 1932’de Brüning’in bakanlar birliğinin istifası meydana geldi.

Hindenburg daha sonra Franz von Papen’i başbakanlığa atadı. Amacı baronlardan kurulu bir bakanlık kurmaktı. Fakat Papen, mecliste sadece DNVP (Deutschnationale Volkspartei, Ulusal Alman Halk Partisi) tarafından destek görüyordu. Bu yüzden Hindenburg erken seçime gitti ve Temmuz’da seçimler yapıldı. Bu seçimlerde Naziler tarihlerindeki en büyük zafere ulaştılar ve mecliste tam 230 koltuk kazandılar.

Naziler bu seçimden sonra meclisteki en büyük parti oldu. Papen, Hitler’i başbakan yardımcısı olması için ikna edip hükümete parlementer bir temel ile girmesi için görüşmeler yaptı. Fakat Hitler bu teklifi reddetti ve Papen’in eski partisi olan Merkez Partisi ile daha çok görüşmeye başladı. Hitler gerek Papen ile yaptığı görüşmelerde gerekse Merkez Partisi ile yaptığı görüşmelerde Almanya’nın en büyük partisinin lideri olarak Başbakan olmayı istedi. Fakat karşısına her seferinde Hindenburg çıktı. Hinderburg kural tanımayan bir askeri başbakanlığa getirmeyeceğini belirtti.

Mecliste karışıklıklar başladı ve Kasım’da tekrar seçimlere gidildi. Bu sefer Naziler birkaç oy eksik aldılar fakat meclisteki en büyük parti ünvanını diğer partilere kaptırmadılar.

Franz von Papen önceliği kaybettikten sonra parlamentoyu tekrar dağıtıp seçimleri belirsiz bir tarihe erteleme önerisinde bulundu. Hindenburg bunu başta kabul etti fakat General Kurt von Schleicher ve ordu desteğini çekince Papen’i kovdu ve Schleicher’ı yerine getirdi. Çünkü Schleicher demokratları, ticaret sendikalarını ve Nazi Partisi’nden Gregor Strasser’in altındaki muhalifleri hiç zorlanmadan kendi tarafına çekebilecekti. Buna rağmen 1933’ün Ocak ayında Schleicher gösterdiği potansiyelin çok azını gerçekleştirebildi ve Hindenburg’a Papen’in önerisini tekrar getirdi. Hindenburg’un cevabı Schleicher’i kovmak oldu.

Sonunda Cumhurbaşkanı Hindenburg, Ulusal Alman Halk Partisi ve Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi koalisyonunda Adolf Hitler’i başbakanlığa getirmeye razı oldu. Başbakan Yardımcısı Papen olurken, Ulusal Alman Halk Partisi lideri Hugenberg ise Ekonomi Bakanı oldu. Papen, Hitler’i sadece bir figür olarak gösterip, onun arkasından idareyi eline alma planları içindeydi. Fakat Naziler, bakanlığın çok kritik noktalarını almışlardı. Bunlardan en önemlisi İçişleri Bakanlığı’ydı.

Başbakan Hitler gücünü göstermeye başladı. Mecliste çoğunluğu sağlamak isteyenleri sürekli engelledi ve bunu mazeret sayarak Hindenburg’a meclisi dağıtmasını ve seçimlere gidilmesini söyledi. Hindenburg bu sefer Hitler’i dinledi ve seçimlere gidileceğini duyurdu. Seçimler Mart ayının başında yapılacaktı. Fakat seçimlerden birkaç hafta önce meclis binasında yangın çıktı. Düşman olan bütün çevreler birbirini suçladı. Fakat bu yangının neden çıktığı hiçbir zaman belirlenemedi.

Seçim kampanyaları hala devam ediyordu. Naziler askeri şiddet uyguluyor ve anti-komunist coşkusu içinde kampanyaları için hükümetin kaynaklarını kullanıyorlardı. 6 Mart 1933’teki seçim gününde Naziler oy oranlarını %43.9’a çıkardı. Hala meclisteki en büyük partiydiler fakat bu başarı gölgelendi çünkü kesin çoğunluğu sağlayamayınca Ulusal Alman Halk Partisi ile yeniden koalisyon yapmak zorunda kaldılar.

21 Mart 1933’te yeni meclis Potsdam garnizon klisesinde büyük bir seremoni ile toplandı. Adolf Hitler, Nazi üniforması yerine basit bir palto ile dikkatleri üzerine çekti ve yaşlanan Cumhurbaşkanı Hindenburg’u büyük bir alçakgönüllülükle karşıladı.

Adolf Hitler uğruna hayatını adadığı amacına her geçen gün yaklaşıyordu. Planları istediği gibi işledi, istediği desteği aldı ve birkaç sene öncesine kadar izlemek istediği yolun zirvesine doğru emin adımlarla tırmanmaya başladı. Hitler artık çok güçlü bir isimdi ve Almanya’yı yavaş yavaş hayalindeki Almanya’ya dönüştürüyordu.

23 Mart 1933’te yeni yasa tasarısı dönemlerinde meclis son derece düzensiz bir duruma girdi ve binasını başka bir yere taşımak zorunda kaldı. Bu sırada Bolivya’dan dönen Nazi koruma ve hücum birliği Sturmabteilung (SA) lideri Ernst Röhm ve askerleri meclisin ve üyelerinin güvenliğini sağladı.

Yeni yasa tasarısından sonra güç yasal olarak tamamen Naziler ve Hitler’in eline geçti. Hitler hükümeti, Alman Sosyal Demokrat Parti ve Alman Komunist Partisi’ni bir kararname ile birlikte yasakladı. Bu sırada diğer partiler de ayakta kalamayacaklarını anlayınca teker teker dağıldı. Ticaret birliği ve işveren sendikası Naziler’in kontrol ettiği bir organizasyonun himayesine girdi.

Uzun Bıçaklar Gecesi

Adolf Hitler istediği her şeye yapmaya başlamıştı. Paramiliter Sturmabteilung (SA) birliğini Cumhurbaşkanı Hindenburg’un ve Başbakan Yardımcısı Papen’in istifası için kullanmaya başladı. Fakat SA’nın gittikçe güçlenmesi ve birliğin komutanı Ernst Röhm’ün artan istekleri, halkı ve politik çevreyi tedirgin etmeye başladı. SA 3 milyon kişiye ulaştı ve Ernst Röhm, Almanya’nın en korkulan adamı haline geldi. Adolf Hitler kontrolden çıkmış ve kendisine prestij kaybettirdiğini düşündüğü bu dev ordu için bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. Hitler’in en yakın üç adamı Schutzstaffel (SS) komutanı Heinrich Himmler, Almanya Propaganda Bakanı Joseph Goebbels ve Hermann Göring, Ernst Röhm’ün bu gücünün sonu olmadığında ve derhal müdahele edilmezse sonuçlarının kötü olacağında hemfikirdiler. Hitler, Röhm’ü her zaman sevmişti. Röhm, Nazi Partisi’ne katılan ilk üyelerden biriydi ve Beer Hall Putsch’ta Hitler’e destek veren nadir insanlardan biriydi. Fakat Röhm, Hitler’in gücünü Almanya’da tehdit eden tek grubun da lideriydi. Sonunda Hitler harekete geçme emrini verdi ve “Nacht der langen Messer” (Uzun Bıçaklar Gecesi) operasyonu 1934’ün 30 Haziran’ı 1 Temmuz’a bağlayan gecesinde başladı.

Adolf Hitler bütün SA liderlerine ve Ernst Röhm’e, Münih yakınlarındaki Bad Wiessee’de, Hanselbauer Hotel’indeki toplantıda bulunmaları için emir gönderdi. Hitler, SS lideri Heinrich Himmler’in komutanlığında Leibstandarte SS Adolf Hitler’i (Adolf Hitler Koruma Alayı) ve Hermann Göring’in komutasındaki Fallschirm-Panzer Division 1’i (Paraşüt-Panzer Birliği 1) Ernst Röhm’ü ve SA liderlerini yakalamaları için görevlendirdi. SS’ler ve Göring’in kuvvetleri hotele vardılar, Röhm ve onlarca SA liderini tutukladılar.

Tek adam Adolf Hitler

Kısa bir süre sonra, 2 Ağustos 1934’te Cumhurbaşkanı Paul Von Hinderburg öldü. Yeni cumhurbaşkanı seçimi yerine, Hitler’in bakanlar birliği yeni bir yasa getirdi ve Adolf Hitler’i Führer und Reichskanzler (lider ve başbakan) pozisyonuna getirdi. Aynı zamanda Hitler ordunun da başına getirildi. Ordu anayasa veya ülkeye değil, direkt olarak Hitler’e bağlılığa yemin etti. Adolf Hitler kendisi yasaları değiştirmediği sürece artık hiçbir yasal yoldan karşısına rakip olarak çıkılamayacaktı. Adolf Hitler tek başına iktidardaydı ve Almanya’nın en güçlü insanı oldu.

Adolf Hitler politikaları

Adolf Hitler, Almanya tarihinin gördüğü en büyük endüstri üretimini gerçekleştirdi. Toplum bireylerinin tek tek geliştirilmesinde büyük ilerleme kaydedildi. Orduyu son derece güçlü ve düzenli bir hale getirdi. Nazi politikası Alman kadınlarını evde kalıp çocuk bakmalarına ve ev işleriyle uğraşmalarına yönlendirdi. Hitler politikasına göre kadınların dünyası 3 şeyden oluşuyordu; kocaları, çocukları ve evleri. Erkekler ise para kazananlardı ve çalışıp evine, karısına ve ailesine yemek götürenlerdi. Hitler ayrıca inşaat alanında da Almanya’ya eşi görülmemiş bir ilerleme kaydettirdi. Onlarca baraj, otoban, demiryolu ve bunun gibi birçok yeni yapılar inşa ettirdi. Endüstri alanında yapılan yeniliklerle de işsiz kalanların çoğuna iş sağladı. Weimar Cumhuriyeti dönemindeki işsizlik oranı, Hitler dönemi ile beraber %25 azaldı. Hitler, halka istediğini veriyodu, halk da onu bunun için göklere çıkarıyordu.

Almanya’da herhangi birşeyin engellenmesi gerekiyorsa bunu yapan Gestapo-SS kompleksiydi. Gestapolar politik düşmanların yanısıra asosyal olarak nitelendirilen çalışmayan tembel erkekleri, komunistleri ve Yahudiler’i soruşturmakla sorumluydu.

Nazi Almanya’sındaki ırk politikası 1930’lı yılların ortalarında yasal olarak Yahudiler’in zulmüne, insan haklarının kısıtlanmasına, toplumda küçük görülmelerine ve ekonomik kazançlarının da sınırlandırılması yönündeydi. 1935 Nürnberg Kanunları ile Yahudiler, Alman vatandaşlıklarını kaybettiler ve devlet binalarında çalışan Yahudiler de işten çıkarıldı. Bununla birlikte diğer Yahudiler’in meslekleri ellerinden alındı. Yahudiler ikinci bir isim almak zorunda kaldı ve toplumda tanınmaları için görünen bir yerlerinde (çoğunlukla kollarında) “J” harfi içeren bir kağıt yapıştırmak zorunda bırakıldılar.

Irk politikası Naziler’in istediğini vermeye başladı ve Yahudiler göç etmeye yönlendi. Fakat 1930’lı yılların ortasında Yahudiler’e olan davranışlar gittikçe kötüleşti ve zulüm boyutlarına ulaştı. 1938’de Joseph Goebbels’in liderliğinde büyük Yahudi şirketleri ve sinagoglar kapatıldı. Bu işlem sırasında 100’ü aşkın insan öldü. 1938 Kasım ve 1939 Eylül ayları arasında 180.000 Yahudi Almanya’yı terk etti ve geride bıraktıkları her şeye Naziler el koydu. 1930’ların sonlarından itibaren Joseph Goebbels’in başında bulunduğu Propaganda Bakanlığı, Yahudi karşıtı fikirleri iyiden iyiye yaymaya başladı. 1941 yılında Yahudiler sarı renkteki “Davut’un Yıldızı” isimli armayı takmak zorunda bırakıldılar.

Holokast ve Yahudi soykırımı

1939 – 1945 tarihleri arasında Nazi ordusu Schutzstaffel (SS) toplama kamplarında, gettolarda ve toplu idam bölgelerinde 6 milyon’u Yahudi olmak üzere toplam 11 milyon insanı katletti. Bu insanların en bilinen ölüm şekilleri gaz odalarına kilitlenme, açlığa terk edilme, fırınlarda yakılma, kurşuna dizilme ve laboratuvarda üzerlerinde deney yapılırken kaptıkları hastalıklardan dolayı ölmekti. Yahudiler’in yanısıra 3 milyon cıvarında Yahudi olmayan Polonyalı insan bu zulümde hayatını kaybetti. Toplama kamplarına gönderilenler sadece Yahudiler de değildi. Aynı zamanda komunistler, düzene karşı çıkan gruplar, homoseksüeller, fiziksel ve zihinsel olarak özürlüler, Naziler’i benimsemeyen rahipler, Sovyet savaş suçluları ve psikiyatri hastaları da seçim şansı sunulmadan toplama kamplarına sürüldü. Hitler’in bu “endüstri yapılanması” olarak gördüğü soykırım dünyada “The Holocaust” (Büyük Tahribat) olarak adlandırıldı.

Bu katliamların çoğunu Heinrich Himmler planladı. Einsatzgruppen adı verilen SS birliğinin tek amacı yahudileri ve çingeneleri yok etmekti. 1941 Sonbahar’ında Himmler ve Hitler toplu katliamlar için gaz odalarını kullanma kararı aldı. 20 Ocak 1942’de toplama kampı kurucularından Reinhard Heydrich ve Dachau toplama kampı komutanı Adolf Eichmann, Berlin’de yapılan toplantıda bir araya geldi. Bu toplantıdaki insanların toplama kampındaki insanları nasıl yok edecekleri üzerine tartışmalar yaptığına dair kanıtlar bulunmaktadır. Bu toplantıdan günler sonra 22 Şubat’ta Hitler’in yakın çevresine “Sağlımızı sadece Yahudiler’i yok ederek geri kazanabiliriz.” dediği kayıtlara geçmiştir.

2. Dünya Savaşı

Adolf Hitler 12 Mart 1938’de Avusturya’ya Almanya ile birleşmesi için baskı yapmaya başladı ve “Anschluss” hareketini başlatıp 14 Mart’ta Viyana’yı işgal etti. Hemen ardından Çekoslavakya’nın Sudetenland bölgelerinde krize neden oldu. Bu kriz de Eylül 1938’de Münih Antlaşması ile sonuçlandı. Antlaşmaya göre bu bölgeler derhal Almanya’ya verilecekti. Bu eylemden sonra Hitler, Time dergisinin 1938 yılı için “Yılın İnsanı” seçildi. Zamanın İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain “Bizim zamanımızda barış.” beyanını verdi fakat Hitler artık gücü eline almıştı. İngiltere ve Fransa’nın istedikleri Çekoslavakya’yı otomatikman Hitler’in ellerine bırakmıştı. 15 Mart 1939’da Hitler’in ordusu Prag’a girdi ve Prag Kalesi’nden Bohemya ve Moravya’nın bundan sonra Almanya himayesinde olduğunu duyurdu.

İngiltere bunun üzerine Sovyetler’in kapısını Almanya’nın aleyhinde bir ittifak kurmak için çaldı. Ancak bu başvurusu Sovyetler ile anlaşamadığı için suya düştü. Daha sonra 23 Ağustos 1939’da Hitler, Joseph Stalin ile gizli bir saldırmazlık antlaşması yaptı. Bununla birlikte Sovyetler ve Almanlar, Polonya’yı ikiye bölerek işgal etti. İngiltere ve Fransa 3 Eylül’de Polonya’yı savunacaklarını ilan ettiler ve Almanya’ya savaş açtılar. 17 Eylül’de her şeye rağmen Sovyet ordusu doğu Polonya’yı işgal etti.

Polonya savaşı sırasında Hitler ordusunu iyiden iyiye kuvvetlendirdi. Nisan 1940’ta Alman ordusuna Danimarka ve Norveç’i işgal etmeleri için emir verdi. Aynı zamanda birliklerine Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve Belçika’ya da saldırmalarını emretti. Fransa 22 Haziran 1940’ta tamamen teslim oldu. Bu seri zaferler karşısında İtalya’nın lideri Benito Mussolini, Adolf Hitler’in ittifağı olduğunu Mayıs 1940’ta açıkladı.

Fransa’nın teslim olmasından sonra İngiltere bölgedeki askerlerini Dunkirk’ten geri çekti ve Atlantik Savaşı’na yönlendirdi. İngiltere, Winston Churchill’in liderliğinde yapılan barış tekliflerini geri çevirince Alman ordusu İngiltere’nin adalarını bombalamaya başladı. İngiltere Savaşı patlak vermişti. İlk saldırılar İngiltere’nin güneydoğusundaki Royal Air Force (İngiltere Hava Kuvvetleri) üslerine yapıldı.

Fakat Lutwaffe (Almanya Hava Kuvvetleri) 1940’ın Ekim ayına kadar saldırmayı sürdürdüğü İngiltere’den mağlup ayrıldı. Hitler bundan sonra adalardan vazgeçti ve direkt olarak Londra ve Coventry şehirleri dahil olmak üzere İngiltere’nin diğer şehirlerine saldırmaya başladı.

22 Haziran 1941’de Adolf Hitler gözlerini tamamen kararttı ve 3 milyon askere Sovyetler Birliği’ne saldırması için emir verdi. Stalin ile iki sene önce yaptıkları antlaşmayı da böylece bozmuş oldu. Bu saldırının adı Barbarossa Operasyonu olarak adlandırıldı. Hitler’in ordusu büyük bir bölgeyi işgal etmeye başladı. Önce Baltık eyaletlerini ele geçirdiler, ardından Belarus ve Ukrayna’yı aldılar. Bu bölgelde bir çok Sovyet ordusu da dağıtıldı. Buna rağmen Alman orduları Aralık 1941’de Moskova’ya giremeden durdu. Sovyetler Birliği’nin kışı ve buz gibi olan havası Naziler’i çok olumsuz etkiledi. Buna bir de Sovyetler’in acımasız direnişi eklenince, Almanlar bir türlü Stalingrad’a giremedi. Adolf Hitler planladığı çabuk zafere ulaşamadı.

Hitler 11 Aralık 1941’de Amerika Birleşik Devletleri’ne savaş ilan etti. Naziler’in karşısında artık dünyanın en iyilerinin oluşturduğu bir koalisyon vardı. Almanya, dünyanın en büyük imparatorluğu İngiltere, dünyanın en büyük finansal ve endüstriyel kaynaklarına sahip Amerika Birleşik Devletleri ve dünyanın en büyük ordusuna sahip Sovyetler Birliği ile tek başına savaşa girmişti. Mayıs 1942’de Schutzstaffel (SS) rütbesi en yüksek komutanlardan biri olan Reinhard Heydrich, İngiltere tarafından eğitim verilmiş Çek ajanları tarafından süikaste uğradı ve öldürüldü. Hitler bu olaya acımasız emirleriyle karşılık verdi. Lidice katliamı bu emirlerden sadece bir tanesiydi.

1942’nin sonlarında Mareşal Erwin Rommel komutasındaki ordu 2. El Alamein Savaşı’nda yenildi. Çok uzun süren Stalingrad Savaşı ise Şubat 1943’te Almanya’nın en kuvvetli ordularından biri olan 6. Ordu’nun dağıtılması ile bitti. Bu iki büyük yenilgi 2. Dünya Savaşı’nın dönüm noktaları oldu. Adolf Hitler ve Nazi Almanyası pek tanıdık olmadıkları yenilgi ile karşı karşıya gelmişti. Bu yenilgilerden sonra Alman ordusu düzensizleşti ve orduda Adolf Hitler’in otoritesi bozulmaya başladı. Almanya’nın askeri ve ekonomik pozisyonları bozuldu. Buna paralel olarak Hitler’in sağlığı da her geçen gün kötüye gitmeye başladı. Bir günde onlarca hap ve ilaç alan Hitler’in sol eli istemdışı bir şekilde sürekli titremeye başladı. Kimi biyografi yazarları tarafından bu el titremesi Parkinson hastalığının başlangıcı olarak görüldü. Hitler’in belirtilere göre diğer hastalıkları ise frengi ve psikolojik olarak bağımlı olduğu “Methamphetamine” ilacıydı.

Hitler’in müttefiği Benito Mussolini de Amerika ve İngiltere’nin işbirliği ile Husky Operasyonu adı altında Sicilya’da mağlup edildi. 1943 ve 1944’te Sovyetler Birliği, Alman ordularına baskı yapmaya başladı. 6 Haziran 1944’te Batı muttefik orduları Fransa’nın kuzeyindeki Normandiya’da bulunan Omaha sahillerine, tarihin en büyük amfibi çıkarması olan Overlord Operasyonu ile saldırı başlattı. Bazı Alman otoriterler Almanya’nın yenilgisinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyordu ve Adolf Hitler’i iktidardan düşürmek için planlar yapmaya başladılar. Bunlardan biri olan Claus von Stauffenberg 20 Temmuz 1944’te Hitler’in Rastenburg’daki ordu karargahına bomba yerleştirdi. Hitler süikastten birkaç sıyrık ile ucu ucuna kurtuldu. Hem savaş sonuçları hem de sağlığı kötü giden Hitler, öfkesini 4.900 kişinin ölümü ile sonuçlanan emirlerle dışa vurdu.

1945 yılının sonunda Kızıl Ordu, Sovyetler Birliği sınırları içinde bulunan son Alman ordusunu da dışarı itti ve orta Avrupa’ya doğru kovalamaya başladı. Batı müttefikleri de Almanya’ya doğru ilerlemeye başladı. Almanlar savaşı kaybetmişti fakat Adolf Hitler, batı müttefik ülkelerinin hiçbiri ile hiçbir şekilde görüşmeyeceğini açıkladı ve bunun sonucunda da tahrip edilmiş Alman ordusu savaşmaya devam etti. Hitler’in inatçı ve küstah emirleri her geçen gün daha fazla Alman askerinin ölümüne yol açıyordu. Yahudilerin ve diğerlerinin toplu katliamı devam etti. 19 Mart 1945’te Almanya’da endüstri, haberleşme ve taşımacılık alanında birçok şeyin yıkılmasını emretti. Fakat Silahlanma Bakanı Albert Speer, bu emri yerine getirmedi. Nisan 1945’te Sovyet orduları Berlin kapılarına dayandı. Hitler’in en yakın komutanları, Führer’lerini, son bir direniş için Bavyera’ya veya Avusturya’ya kaçmasına ikna etmeye çalışt fakat Hitler ya başkentte yaşayacağını ya da başkentte öleceğini her fırsatta tekrarladı. Bu sırada Schutzstaffel (SS) lideri Heinrich Himmler müttefiklerle teslim olma şartlarını Hitler’den habersiz görüşmeye hazırdı. Hermann Göring de, Hitler’in sığınağı olan Führerbunker’a bir telgraf yolladı. Bu telgrafta savaş nedeni ile bağlantıları kesildiği taktirde kendisinin başa geçeceğini bildirdi. Adolf Hitler en yakın iki adamı tarafından ihanete uğradığını düşündü ve ikisine de ölüm emri çıkarttı. Heinrich Himmler ve Hermann Göring, Hitler’in gözünde artık vatan hainiydi.

Adolf Hitler 30 Nisan 1945’te şiddetli geçen sokak çatışmalarından sonra Sovyet birlikleri meclis binasına bir iki blok yaklaştıkları sırada bir gün önce evlendiği uzun süreli metresi Eva Braun ile birlikte, Führerbunker’da aldığı siyanür kapsülünden sonra kafasına sıktığı tek kurşun ile intihar etti. Cesedi Führerbunker çalışanları tarafından üzerine benzin dökülerek yakıldı. Ardından aceleyle Sovyet birlikleri sadece birkaç yüz metre uzaktayken meclis bahçesine gömüldü. Daha sonra Sovyet askerleri Hitler ve Braun’un cesetlerini bulup diş kayıtlarına bakılması için otopsi yapılmak üzere götürdü. Cesetlerin yeri defalarca değiştirildi ve Sovyet istihbarat örgütü SMERSH tarafından Magdeburg’da gizli bir yere gömüldü. Nisan 1970’te de Doğu Almanya hükümeti mezarları bulup tekrar yaktı ve külleri de tören veya seramoni olmadan Elbe Nehri yakınlarına döküldü.

Adolf Hitler hakkında ilginç bilgiler

  • Adolf Hitler’in Alois Hitler adında bir üvey erkek kardeşi vardı. Almanya’da bar işleten Alois’in müşterileri arasında hatrı sayılır Nazi subayları da vardı. Alois, üvey kardeşi Hitler hakkında hiçbir zaman yorum yapmadı.
  • Adolf Hitler’in kanında yahudi mirası vardı. Büyükannesi hizmetçilik yapan bir yahudiydi.
  • Hitler, Michigan – Amerika’da tank yapılması için bir şirkete emir verdi. Tankları nasıl alacağı sorulunca, Amerika’yı yenip, bütün ülkeyi işgal edeceğini düşündüğü için “Yolumun üzerindeki Detroit’ten geçerken alırım.” diye yanıt verdi.
  • Üçüncü sınıf öğretmeni Hitler hakkında okula “Kötü huylu, kendisini sürekli bir lider olarak hayal ediyor.” raporunu verdi.
  • Adolf Hitler elleri çok seviyordu. Özel kütüphanesinde yüzlerce el kitabı, el çizimleri bulunan resim kitapları bulunuyordu. Ayrıca ünlü insanların el resimleri de kolleksiyonları arasındaydı. Konukları ile tokalaşırken şaka ile karışık, ellerinin kendi idolü Frederick the Great’e benzediğini söylerdi.
  • New York telefon rehberinde 2. Dünya Savaşı’ndan önce 22 adet Hitler soyadı bulunuyordu. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra New York telefon rehberinde hiç Hitler soyadı kalmadı.
  • Hitler 1938’de aldığı oylarla Time dergisi tarafından yılın adamı seçildi.
  • 1936 Berlin Olimpiyatları sırasında çekilen video görüntülerinde Hitler’in oturduğu yerde dengesiz bir şekilde sürekli sallandığı görüldü. Bu videoların zamane basınında yayınlanması yasaklandı.

 

 

Yazıyı Paylaş

Okumaya Devam

Abone ol
Bildir

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Yorum yapmak için tıkla!x