Dünyadaki Cehennem: Auschwitz Toplama ve İmha Kampı
- Tarih
- Ocak 7, 2023
Auschwitz toplama kampı (Almanca: Konzentrationslager Auschwitz ve ayrıca KL Auschwitz veya KZ Auschwitz), Nazi Almanyası tarafından işgal altındaki Polonya‘da (bir kısmı Almanya’ya ilhak edilmiş) işletilen 40’tan fazla toplama ve imha kampından oluşan bir kompleksti. 1939’da II. Dünya Savaşı ve Holokost sırasında aktif olarak çalıştırılıyordu. Oświęcim’deki ana kamp (Stammlager) olan Auschwitz I, gaz odalı bir toplama ve imha kampı olan Auschwitz II-Birkenau, kimya firması IG Farben için aktif olan çalışma kampı Auschwitz III-Monowitz ve düzinelerce artçı kamp, Naziler’in kendi ideolojilerindeki “Yahudi sorununa” nihai çözümünün en önemli yeriydi.

Auschwitz kampları resmi Nazi kayıtlarına göre 26 Mayıs 1940’ta açıldı ve savaşın sonlarına doğru 27 Ocak 1945’te Sovyetler Birliği tarafından özgürlüğe kavuşturuldu.
Auscwitz kamplarının kuruluşu
Auscwitz-I
20 Mayıs 1940’ta kurulan Auschwitz’in 1 numaralı kampı diğer bütün kampların merkezi olarak kullanılıyordu. Polonya ordusunun (aslen Avustura-Macaristan İmparatorluğu’nun) eskiden kullandığı bir barakanın üzerine inşa edilen kamp, dünya tarihinin daha önce görmediği bir amaca hizmet edecekti.
Auschwitz I’in ilk kurbanları, 14 Temmuz 1940’da Tarnow’dan getirilen 728 kişilik Polonyalı siyasi mahkumlar grubuydu. Bu mahkumların çoğu Nazi düzenine karşı çıkanlar ve Sovyetler Birliği savaş esirlerinden oluşuyordu. Kampta ayrıca Alman mahkumlar, anti-sosyal ilan edilen insanlar ve 48 de homoseksüel bulunuyordu.
Yahudiler ise kampa siyasi mahkumlardan sonra yine aynı yerden, Tarnow’dan getirilmeye başlandı. Kampın açılışından itibaren 1942 yılına kadar içinde barındırdığı mahkum sayısı asgari 13.000, azami olarak ise 16.000’e ulaşmıştı. 1942 yılında bu sayı ilk kez 20.000’i geçti.
Auschwitz I’in kapısının girişinde “Arbeit Macht Frei” (Çalışmak sizi serbest bırakır) yazısı asılıydı ve bu tabela günümüzde de hala aynı yerinde asılı olarak durmaktadır. Mahkumlar sabahın erken saatlerinde orkestra eşliğinde uygun adım ve sıralı bir şekilde çalıştırılmaya götürülüyordu. İki çeşit iş vardı; mahkumların bir bölümü yeni inşa edilen yapılarda çalıştırılıyordu ve diğerleri ise yakınlarda bulunan tarlalarda çiftçilik işleri yapıyordu.
Schutzstaffel (SS) subayları mahkumların arasından belirli kişileri seçiyordu. Bu seçilenler, diğer mahkumlar arasında şöhreti olan, özellikle de ayrıcalıklı olan Alman mahkumlardı. Bu seçilenlere “Kapo” ismi verilirdi ve mahkum üniformaları üzerinde özel bir işaret olurdu. Kampta en kötü muamele gören Yahudiler oluyordu. Bütün mahkumlar birbirine bağlı fabrikalarda Pazar günleri dışında haftada altı gün çalışmak zorundaydı. Pazar günleri mahkumların duş alması, elbiselerin temizlenmesi ve diğer temizlik işleriyle uğraşılırdı.

Çok fazla çalışma saatleri, verilen az gıda ve su mahkumlar arasında kısa sürede hastalıklara ve ölümlere yol açmaya başladı. Auschwitz I’in 11 numaralı bloğu (hücrelerin bulunduğu blok) kamp kurallarını çiğneyen mahkumlara işkencenin yapıldığı binaydı. Bu binaya ayrıca “hapishane içinde hapishane” de deniliyordu. Bazı mahkumlar “ayakta durma hücreleri” içine kapatılıyor ve bütün gece ayakta durmak zorunda bırakılıyordu. Bu hücreler 1.5 metre kareydi ve içine 4 mahkum kapatılıyordu. Böylece hücre içinde ayakta durmaktan başka yapabilecek bir hareket kalmıyordu. Böyle bir gece geçiren mahkumları sabah olunca tekrar çalışmaya zorluyorlardı. 11. bloğun bodrumunda “açlık hücreleri” vardı. Buraya kapatılan mahkumlar ölene kadar kendilerine ne yiyecek ne de su veriliyordu. Bodrumda ayrıca “karanlık hücreler” de vardı. Bu hücrelerde çok ufak bir pencere vardı. Mahkum içeri kapatıldığında oksijenin tükenmesi sonucu ölüyordu. Bazen SS subayları, mahkum daha çabuk ölsün diye hücrenin içinde mum yakıyorlardı. Mahkumların birçoğu elleri arkadan bağlı bir şekilde bileklerinden tavana asılıyorlardı. Böyle asıldıktan sonra mahkumların omuzlarındaki eklem yerleri birbirinden ayrılıyordu. Bu işkence bazen saatlerce, hatta günlerce uygulanıyordu.
1941 Eylül’ünde SS’ler 11. blokta gaz ile öldürme yöntemini ilk kez denemeye başladı. 3 Eylül 1941’de yapılan ilk denemede 600 Sovyet savaş esiri öldürüldü. Daha sonra siyanürle yapılan bir deneme de Polonyalı ve Ruslar’dan oluşan toplam 850 kişinin ölümüne neden oldu. Bu siyanür gazının Zyklon B ismi altında piyasadan alındığı biliniyordu. Zyklon B’nin piyasada olmasının asıl sebebi böcek zehiri olarak kullanılmasıydı. Yapılan deneyler Naziler için olumlu sonuç verince, kampta bulunan bir sığınak gaz odasına ve başka bir sığınak da öldürülen kişilerin yakılarak yok edilmesi için krematoryuma (fırın) dönüştürüldü. Gaz odası 1941-42 yılları arasında 60.000 kişinin ölümüne neden oldu. Daha sonra bu gaz odası tekrar SS’lerin kullanımı için hava saldırısı sığınağı olarak kullanıldı. Savaş sırasında tahrib edilen bu gaz odası binası şu anda hala ayakta duruyor. Savaştan sonra orjinal malzemeleriyle tekrar inşa edildi ve şu anda tarihi bir müze olan Auschwitz’de ziyarete açık durumda.
Kampa getirilen ilk kadın 26 Mart 1942’de Auschwitz’e ayak bastı. Nisan 1943’ten, Mayıs 1944’e kadar jinekolog Prof. DR. Carl Clauberg, 10 numaralı blokta kadınlara şırıngayla bir madde enjekte ederek üzerlerinde sterilize deneyleri yaptı. Bu deney tam olarak kadınların rahimlerine enjekte edilen yakıcı ve aşındırıcı bir kimyasaldan ibaretti. Tahmin edilebildiği gibi çok acı veren bu deney, kadınların çoğunun deney sırasında veya deneyden kısa bir süre sonra ölümlerine neden oldu.
Dr. Joseph Mengele kampta bulunan ikizlerin ve cücelerin üzerinde yaptığı deneylerle biliniyordu. Mengele ayrıca kampın doktoru olarak anılıyor ve tüm tıbbi konulara kendisi bakıyordu. Anestezi veya uyuşturma uygulamadan hadım etme gibi korkunç deneyler yapıyordu. Kamp hastanesindeki hastalar çabuk iyileşmedikleri takdirde vücularına ölümcül maddeler enjekte ediliyor veya fenol ile öldürülüyorlardı.
Kampın genelevi 24. blokta, 1943 yazında, bütün SS kamplarının komutanı olan Heinrich Himmler’in emriyle açıldı (bir genelevin varlığı kamplardan kurtulan kadın mahkumlar tarafından hiçbir zaman doğrulanmadı.). Genelev çalışanları, iş için özel olarak seçilmiş kadınlardan ve çoğu Naziler tarafından tecavüze uğramış birkaç gönüllü kadından oluşuyordu.
Auschwitz-II Birkenau
Auschwitz II – Birkenau kampı Auschwitz denilince akla gelen ilk kamp olarak bilinmektedir. Çekilen fotoğraf ve filmlerdeki görüntüler ve mahkum kapasitesi bakımından Auschwitz II – Birkenau, diğer bütün toplama veya imha kamplarından daha çok tarihi belgeye sahiptir. Kampın asıl amacı mahkumları en kısa ve hızlı yoldan öldürmekti. İçinde aynı anda yüzbinlerce mahkumu barındırdı ve toplamda bir milyonun üzerinde insan sadece bu kampta öldürüldü. Öldürülenlerin çoğu Yahudi idi. Polonyalı kurbanların da sayısı azımsanacak kadar az değildi. Ayrıca çok sayıda çingene de bu kampta, genellikle gaz odalarında öldürüldü.
Auschwitz toplama kampı Reichsführer-SS Heinrich Himmler tarafından açıldı. Auschwitz kampının yakınına kurulan ve Auschwitz II – Birkenau olarak bilinen ikinci kampın inşasına ise Ekim 1941’de başlandı. Birkenau’da bulunan 4 gaz odası, dışarıdan bakıldığında duş bölmeleri olarak görünecek şekilde inşa edildi. Kampta öldürülen insanların cesetlerini yok etmek için ayrıca 4 adet krematoryum (fırın) bulunuyordu. Auschwitz kampının etrafında yaklaşık olarak 40 adet artçı kamp bulunuyordu. Bunlar genellikle zorla çalıştırılan işçilerin tutulduğu kamplardı ve Auschwitz-III olarak biliniyordu. Artçı kamplardan ilki Monovitz’de kuruldu. Bu kampın ilk mahkumları da evlerinden alınıp kampa sürgün edilen Polonyalılar’dan oluşuyordu. Bu mahkumlar bu kampta gaz odalarında insanları öldürmek için kullanılan Zyklon-B isimli zehiri üreten Interessen-Gemeinschaft Farbenindustrie AG (IG Farben) adı verilen kimyasal fabrikada çalıştırılıyordu.
Mahkumlar Auschwitz’e Nazi işgaline uğramış olan Avrupa’nın her yerinden trenlerle konvoy halinde getiriliyordu. Auschwitz’e getirilen mahkumlar 4 gruba ayrılıyordu:
- İlk grubu oluşturanlar kampa getirilen çocuklar, çocuklu kadınlar, yaşı ilerlemiş olanlar ve kampın girişinde SS doktorları tarafından sağlıksız veya çalışmaya elverişsiz olarak nitelendirilenlerdi. Kampa getirilen grupların yaklaşık 3’te 1’i, kampa varışlarından sonra sadece birkaç saat içinde doğrudan gaz odasına gönderiliyordu. Auschwitz II – Birkenau’da gaz odaları ve krematoryumun günlük imha kapasitesi 20.000 kişiydi. Burada Naziler, IG Farben fabrikasının imalatı olan Zyklon B gazını kullanıyordu ve bu gazı kampa getiren Tesch & Stabenow (her ay 2 ton) ve Degesch (her ay 1/3 ton) şirketleriydi.
- İkinci grup, IG Farben ve Krupp şirketlerinin fabrikalarında köle işçi olarak çalıştırılmak üzere ayrılan gruptu. 1940-45 yılları arasında Auschwitz kamplarının tümünde 405.000’den fazla köle işçi çalıştırıldığı kayıtlarda mevcuttur. Bunlardan 340.000’i açlıktan, hastalıktan öldü veya idam edildi veya işkencelere ve dövülmeye maruz kaldı. Bu köle olarak çalıştırılanların bazıları fabrikatör Oskar Schindler tarafından kurtarıldı. Auschwitz’e getirilen Polonyalı Yahudiler’in bir kısmını, tanıdığı yüksek rütbeli subaylarla yaptığı görüşmeler sayesinde yönlendirebildiği kadar treni önce Krakow’daki kendi fabrikasına, daha sonra da şimdiki Çek Cumhuriyeti’nde bulunan fabrikaya yönlendirdi. Böylece Oskar Schindler, 1.100 kadar Polonyalı Yahudi’yi ölümden kurtardı.
- Üçüncü grup mahkumların çoğu ikizlerden ve cücelerden oluşuyordu. Bu grup “Ölüm Meleği” olarak bilinen Joseph Mengele gibi doktorların tıbbi deneylerine maruz bırakılıyordu.
- Dördüncü grubun tamamı kadınlardan oluşuyordu. Auschwitz’de SS’lerin “Kanada” adını verdiği, kampa getirilen mahkumların özel eşyalarının ayıklanıp, Almanlar’ın kullanabileceği şekle getirilen bir bölüm vardı. “Kanada” ismi bilerek seçilmişti çünkü o zamanlar (hala da öyle) Polonya’da değerli ve güzel bir hediyenin etkisinde kalan bir kişi “Kanada” kelimesini kullanıyordu.
Kampın bölümlerinde birçok mahkum çalışıyordu. “Kapo” adı verilen mahkumlar, SS subaylarının emirlerini yerine getiriyor ve mahkumların barakalarındaki düzeni sağlıyordu. “Sonderkommando” adı verilen mahkumlar da krematoryumda (fırın) çalıştırılıyordu. Sonderkommandolar ayrıca yeni gelen ve gaz odasına götürülecek kurbanların da elbiselerini çıkarmaları ve eşyalarını bırakmalarını sağlayıp onları bir bakıma ölüme hazırlıyorlardı. Daha sonra krematoryumda veya gaz odasında öldürülen kurbanların cesetlerini taşımak ve yok etmek gibi işleri de Sonderkommandolar yapıyordu. Cesetleri yok etmeden önce kurbanların dişlerinde altın olup olmadığına bile bakıyorlardı. Kapo ve Sonderkommandolar dönem dönem öldürülüyordu. Bu grupların emirlerini SS komutanları veriyordu ve Auschwitz’de görev yapan 6.000 SS görevlisi vardı.
1943 yılında kampta ayaklanmalar başladı. Bu ayaklanmalar birkaç mahkumun kaçabilmesini sağladı fakat kaçan bu birkaç mahkum yüzünden SS’ler kampta kalan diğer mahkumlara ders olsun diye çok daha fazla idam, daha çok işkence ve daha az yemek vermeye başladılar. Ayaklanma hareketlerini fark eden SS’ler, 1944 Mayıs ve Temmuz ayları arasında Macaristan’dan getirilen yüzbinlerce Yahudi’yi direkt olarak ölüme gönderdiler. 1944’ün Ekim ayında Sonderkommandolar, Auschwitz II – Birkenau’daki bir krematoryumu (fırın) yıktı. Bunu yapan Sonderkommandolar ve kendilerine yardım eden Monowitz işçi kampındaki bazı kadınlar öldürüldü. Ayrıca bir mahkumun kaçtığı da kesin olmamakla beraber, kaçan mahkumun bloğunda tutulan insanlar rastgele seçilerek öldürüldü.
Sovyeter Birliği ordusu Auschwitz’i 27 Ocak 1945’te kurtardığında, 7.600 civarında mahkum hala hayattaydı. 58.000’den fazla mahkum Naziler tarafından çoktan Almanya’ya götürülmüştü (Ölüm Marşı). 1947’de bu kurbanlar için Polonya, Auschwitz kamplarının bulunduğu yerde bir müze açtı. 1994 yılına kadar “Arbeit macht frei” (Çalışmak özgürlük kazandırır) yazısı asılı olan kapıdan 22.000.000’dan fazla (yıllık 700.000) ziyaretçi geçti. Günümüzde bu rakam 44.000.000’u geçmiştir.
Auschwitz III ve diğer artçı kamplar
Auschwitz’e yakın olan kampların hepsi Auschwitz III adı altında toplanmıştı. Bu kampta civardaki çiftliklerde, madenlerde ve yapıların inşasında çalıştırılan mahkumlar bulunuyordu. En büyük çalışma kampı, Polonya’nın Monowice köyünün adının verildiği Auschwitz III – Monowitz kampıydı. Zorla çalıştırma işlemi 1942’nin Mayıs ayında başladı. Daha sonra mahkumlar IG Farben’in sahibi olduğu Buna-Werke sıvı yakıt fabrikasında çalıştırılmaya başlandı. Doktorlar belirli aralıklarla çalıştırılan mahkumların sağlık ve çalışabilirlik durumlarını kontrol edip, bu mahkumların gaz odalarına gönderilip gönderilmeyeceğine karar veriyordu.
En büyük artçı kamplar Trzebinia, Blechhammer ve Althammer’da kurulmuştu. Kadın işçilerin çalıştırıldığı artçı kamplar ise Budy , Plawy, Zabrze, Gleiwitz I, II, III, Rajsko ve Lichtenwerden’da kurulmuştu.
Bütün artçı kamplar ve Auschwitz kampı 1945 yılında Sovyetler Birliği orduları tarafından kurtarıldı.
Auschwitz ve artçı kamplarının listesi:
- Auschwitz I (Stammlager / Oświęcim)
- Auschwitz II (Birkenau / Brzezinka)
- Auschwitz III (Monowitz / Monowice)
- Babice (Babitz)
- Bieruń (Berun)
- Blachownia Śląska (Blechhammer)
- Bobrek (Bobrek)
- Brno (Brünn)
- Bruntal (Freudenthal)
- Budy (Budy)
- Buna (Werke)
- Chełmek (Chełmek)
- Chorzów (Arbeitslager Bismarckshütte)
- Chrzanów (Chrzanów)
- Czechowice (Czechowice)
- Czernica (Czernica)
- Dziedzice (Dziedzice)
- Jesenik (Freiwaldau)
- Friedenshütte (Friedenshütte)
- Gliwice (Gleiwitz)
- Goleszów (Golleschau)
- Hajduki I-II Harmeze (Harmensee)
- Zabrze (Hindenburg)
- Jawiszowice (Jawischowitz)
- Jaworzno Kobiór (Kobior)
- Lędziny (Arbeitslager Günthergrube)
- Lesslau Libiaz Maty (Janinagrube)
- Lagiewniki Slaskie (Hohenlinde, Hubertushütte)
- Lagisza Cmentarna (Lagischa)
- Monowice (Monowitz)
- Prudnik (Neustadt)
- Pyskowice (Peiskretscham)
- Plawy (Plawy)
- Pszczyna (Pleβ)
- Radostowice Rajsko Rydultowy (Arbeitslager Charlottegrube)
- Siemianowice (Laurahütte)
- Sosnowiec (Sosnowitz)
- Stara Kuźnia (Althammer)
- Stara Wieś Świętochłowice (Arbeitslager Eintrachtshütte)
- Trzebinia Wesoła (Fürstengrube) Zittau Żywiec
Açık olduğu süre boyunca Auschwitz kampından yaklaşık 700 mahkum firar denemesi yaptı. Bu firar denemelerinden 300’ü başarılı oldu. Kaçan veya kaçmaya çalışıp yakalanan mahkumların aileleri veya yakınları diğer kaçış girişimlerini engellemek için sert bir şekilde sorguya çekildi veya öldürüldü. Firar eden kişinin başarılı olması durumunda, SS subayları kaçan mahkumun bloğundan karışık olarak seçtikleri 10 mahkumu öldürüyordu. Bu, mahkumların tekrar firar denemesi yapmaması için hayli caydırıcı bir yöntemdi.
İtalyan kimyager Primo Levi’nin, mahkum arkadaşı Steinlauf’a söylediği sözleri:
“Bu kamp, bizi tam olarak bir canavara dönüştürmeye çalışan olağanüstü bir makine olduğu için canavara dönüşmemeliyiz. İnsanın bu yerde bile hayatta kalabileceğini, hikayeyi anlatmak ve tanıklık etmek için hayatta kalmayı istemesi gerektiğini; ve hayatta kalmak için ırkımızın en azından iskeletini, yapısını ve medeniyet biçimini kurtarmaya zorlamalıyız.”
Auschwitz komutanları
- Hans AUMEIER, SS-Sturmbannführer ve Shutzhaftlagerführer rütbelerine sahipti. 1906 yılında Bavaria’da fabrika işçisi bir babanın oğlu olarak doğdu. Sadece 6 yıl okuduktan sonra okulu bıraktı. Ardından işsizlikten çok sıkıntı çekti. 1921’de Nazi partisine üye oldu ve 1931’de Sturmabteilung (SA) birliğine şoför olarak katıldı. Aynı yıl Schutzstaffel (SS) birliğine geçti. 1938’de Dachau’da, ardından Flossenbürg’de Ağustos 1938’den Ocak 1942’ye kadar görev yaptı. Ocak 1942’de Schutzhaftlagerführer rütbesine yükseldi ve Auschwitz’e Karl Fritzsch’in yerine getirildi. “Eicke-School” adı verilen okuldan arkadaşı Rudolf Höss ile olan iyi ilişkileri sayesinde rütbesi yükseldi. 1943 sonbaharında Estonya’daki Vaivara toplama kampına komutan olarak atandı. Bundan sonra kişiliği tamamen değişen Aumeier, insancıl bir kişiye büründü ve Norveç Kızıl Haçı ile bile görüşmeler yaptı. 1945 yazında İngiltere ordusu tarafından tutuklandı ve sorguya çekildi. İlk sorguda Auschwitz’de bulunan gaz odalarının varlığını reddetti. Fakat daha sonra 1 ve 2 numaraları sığınaklar ve gaz odaları hakkında çok detaylı bilgiler verdi. Aumeier daha sonra Polonya’ya geri iade edildi ve Krakow’da yapılan Auschwitz mahkemesine çıkartıldı. Ardından 1948’de idam edildi.
- Richard Baer, 1911 yılında Floss kasabasında doğdu. Kendisi yetenekli bir pastacıydı ve birçok Alman şehrinde çalıştı. 1931 yılında Nazi partisi Nationalsozialistiche Deutche Arbeiter Partei (NSDAP) katıldı. 1932 yılında da SS birliğine alındı. 1960 yılında tutuklandıktan sonra, Baer NSDAP’a ve SS’lere siyasi sebeplerden dolayı katılmadığını, çünkü “oyun askeri” gibi görünmeyi sevdiğini belirtti. 1933’te Theodor Eicke’nin komutası altındaki Dachau kampında SS gardiyan görevlisi oldu. Buradan Sachsenhausen kampına “Brandenburg” adı verilen Totenkopf bölümüne gönderildi. Kariyerinde rütbesi çok yavaş yükseldiğinden komutanları kendisinden çok az etkileniyordu. Fakat Fransa’ya karşı yapılan kampanyalarda Baer’in kariyeri hızla yükselişe geçti. Rusya’daki savaşta yaralandı. Neungamme kampında iyileşmeyi beklerken geçici olarak kampın yetki komutanlığını yaptı. Kasım 1942’de, SS-Obergruppenführer Oswald Pohl’un sağ kolu oldu. Oswald Pohl, SS-Wirtschafts-Verwaltungshauptamt (WVHA, SS Ekonomi ve Yönetim Departmanı) başkanıydı. Baer aynı yıl Inspektorat der Konzentrationslager merkezine başkan olarak atandı. 11 Mayıs 1944’te, Liebehenschel’in ardından Auschwitz komutanlığına getirildi. Kampın komutasını aldıktan sonra, Sovyetler Birliği tarafından kampın kuratılmasına kadar Baer kampın başındaydı. Ocak 1942’de Sovyetler gelmeden birkaç gün önce kampın tahliyesini başlattı. Liebehenschel’in yeni evliliğini onaylamayan Berlin, haberi kendisine Baer aracılığı ile yolladı. Baer daha sonra Rudolf Höss tarafından bütün Auschwitz kamp kompleksinin komutanlığına getirildi. Kurtulan mahkumların ifadelerine göre Baer, Liebehenschel’den daha acımasız fakat Rudolf Höss’den daha zararsızdı. Herşeye rağmen Baer, bu diğer iki komutandan daha az ilgi topladı fakat kamp Baer komutasındayken Rudolf Höss’ün yaptığı kıyımdan aşağı kalmadı. Ayrıca 1945’in kış ayında yapılan ölümcül tahliye yürüyüşleri de Baer’in komutası altında yapıldı. Auschwitz’in tahliyesinden sonra Baer, Mittelbau-Dora kampına tayin edildi. Burada 1945 yılının Nisan ayına kadar kaldı. Daha sonra Avusturya’nın Amerikan Bölgesi’ne uçtu fakat daha sonra Almanya’ya geri döndü ve Karl Neumann adı altında 20 Ekim 1960 yılına kadar Hamburg’da ormancı olarak çalıştı. Bu sürede kimse tarafından tanınamadı, tespit edilemedi veya yakalanamadı. 20 Ekim 1960’ta tutuklandı. Frankfurt’ta yapılan Auschwitz mahkemelerinde baş suçlu olarak yargılanabilirdi fakat 1963’ün Temmuz ayında soruşturmalar devam ederken gözaltındayken öldü.
- Karl Fritzsch fırın ve soba inşa eden bir babanın oğlu olarak Bohemya’da dünyaya geldi ve babasının iş arayışı nedeniyle sürekli yer değiştiren ailesi, onun hiçbir zaman normal bir okul eğitimi almasına imkan sağlayamadı. Birkaç yıl boyunca gemilerde çalıştı. 1928’de yaptığı evlilikten üç çocuğu dünyaya geldi fakat 1942 yılında boşandı. 1930 yılında Nazi Partisi’ne ve SS’lere katıldı. SS’te kariyer yapmak istiyordu ve 1934 yılında Dachau kampında görev yaptı. 1940 Mayıs’ında Rudolf Höss’ün komutası altında Schutzhaftlagerführer olarak göreve getirildi. Buradaki makhumlar üzerinde uyguladığı dehşetle çok çabuk ün saldı. Rudolf Höss ile birlikte kaçan bir mahkumun yakınlarına açlık işkencesi uyguladı. 11. Bloğun bodrumundaki “açlık hücreleri” adı verilen hücrelere kapattığı mahkumlara ölene kadar su ve yemek verilmemesini emretti. Örneğin, 29 Temmuz 1941’de kaçan bir mahkuma sinirlenerek, 15 mahkumu açlık hücrelerine kapatıp ölmesine sebep oldu. Bu mahkumlardan birini “affetti” çünkü başka bir mahkum arkadaşı yerine kendisini hücreye kapatmasını istedi. Bu gönüllü Fransız papaz Maksymilian Kolbe’ydi. Başkasının hayatını kurtarmak için kendi hayatını feda etti. Rudolf Höss’e göre, Zyklon B gazını kullanma fikri de Fritzsch’den çıkmıştı. 1941 yılının Ağustos ayında Rudolf Höss resmi tatildeyken, Fritzsch, Zyklon B gazının etkilerini Sovyet savaş esirleri üzerinde denedi. İlerleyen günlerde Fritzsch gaz odalarında bu deneylerine Rudolf Höss gözetimi altında devam etti. Böylece gelecekte Auschwitz’in imha planı bulunmuş oldu. 15 Ocak 1942’de Fritzsch, Flossenbürg kampına Schutzhaftlagerführer olarak transfer edildi. 1942 yılının Ağustos ayının başından Ekim ayına kadar kampın geçici komutanlığını yaptı. 1943 Ekim’inde yapılan bir SS soruşturması sırasında ahlaksızlık suçu yüzünden tutuklandı. SS mahkemesine çıkarılan Fritzsch cinayet suçuyla cezalandırıldı. Ceza olarak SS-Panzergrenadier-Ersatzbatallion 18. ordusuna ön safha askeri olarak gönderildi. Fritzsch’in, 1945’in Mayıs ayında Berlin’de yapılan son savaşta öldürüldüğü tahmin ediliyor.
- Maximilian Grabner, Wien’de dünyaya geldi ve kısıtlı bir okul eğitimi aldıktan sonra 1930 yılında Avusturya polisine katıldı. Katıldıktan 2 yıl sonra da Nazi partisinin üyesi oldu. Avusturya’da “Anschlus”‘un (Avusturya’nın Nazi Almanyası himayesi altına girmesi) ardından 1938 yılında SS birliğine katıldı ve Gestapo’ya üyeliği kabul edildi. 1939 yılında Katowice’deki Gestapo merkezine ulaştı. Auschwitz bu merkezin bölgesi içinde olduğu için, Grabner 1940’ın Haziran ayında Auschwitz’in Politik Departmanı’na (Gestapo bölümü) başkan olarak atandı. Daha sonra kamptaki mahkumlar arasında sert ve acımasız tavırlarıyla korku salmaya başladı. Gestapo şefi olarak çoğunlukla rejime karşı çıkan mahkumlarla uğraştı. Mahkumların firar denemelerini ve dışarısı ile bağlantılarını mümkün olduğu kadar imkansızlaştırdı. Bunu yaparken birçok mahküm öldürüldü veya 11. Blok’taki işkence hücrelerine kapatıldı. Grabner’in, 1960 yılının başında yakalanıp mahkemeye çıkarılabilen Wilhelm Boger gibi grup üyeleri, “keskin soruşturma” adını verdikleri kurbanlara uygulanan işkence türlerini açığa çıkardı. Grabner, Schutzhaftlager komutanıyla birlikte düzenli bir şekilde barakalardaki insanları öldürdü. Mahkumlar incelendikten sonra bir çoğu 10 ve 11. Blok’un arasındaki “ölüm duvarı” adı verilen duvarda kurşuna dizildi. Grabner ayrıca kamptaki hırsızlık ve ahlaksızlık suçlarını takip ediyordu. 1943’ün sonbaharında SS-Yargıcı Konrad Morgen liderliğinde yapılan toplama kamplarındaki ahlaksızlık soruşturmasında tutuklandı. 1944’ün ilk aylarında Weimar’da mahkemeye çıkarıldı. Hakkında soruşturma açanlar 12 yıl hapis cezası istediler çünkü ciddi boyutlarda yaptığı hırsızlık ve 2.000’in üzerinde cinayeti vardı. Buna rağmen SS liderleri Grabner’in yaptıklarını örtbas etmek için ellerinden geleni yaptılar. Örneğin, Grabner’den daha yüksek bir rütbeye sahip olan Heinrich Müller, bütün tanıklık çağrılarını reddetti. Süreç uzadıkça uzadı ve Grabner’in suçu veya cezası hiçbir zaman onaylanamadı. 6 Ekim 1944’te Auschwitz’deki ayaklanma hareketi bir şekilde Grabner’in cinayetlerini ve işlediği suçları Krakow’da yaşayan insanlara duyuruldu. Buna rağmen Grabner Katowice’e geri döndü ve ardından Wroclaw’a gitti. Grabner hakkında detaylı açıklama eski yardımcısı Perry Broad tarafından Müttefikler’e verdiği raporun içinde mevcuttu. 4 Ağustos 1945’te Grabner, Avusturya’da tutuklandı. 1947’de Polonya’ya iade edildi. Krakow’daki mahkemelerde 25.000 kişinin cinayetinden suçlu bulundu, idamına karar verildi ve 1948’in Ocak ayında asıldı.
- Rudolf Höss, Baden-Baden’deki Katolik bir ailenin tek çocuğuydu. 15 yaşında orduya asker olmak için gönüllü oldu. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından “Freikorps Rossbach” grubunun aktif bir elemanıydı. Ekim 1922’de Nazi partisine 3240 numaralı üye olarak katıldı. 1923 yılında politik bir cinayete karıştı ve 10 yıl hapse mahkum edildi fakat 1928’de genel afla tekrar serbest bırakıldı. 1933’te SS adayı oldu ve 1934’te tamamen birliğe katıldı. Daha sonra Dachau toplama kampına gönderildi. Höss muhtemelen Heinrich Himmler’in isteği sonrasında SS’lere katıldı. Himmler, Artamanen-hareketi üyesiyken Höss’ü görmüş ve takdir etmişti. 1935 yılında Dachau’da, Blockführer (mahkumların baraka lideri) oldu ve bu noktadan sonra sürekli ve hızlı bir şekilde rütbesi yükseltildi. 1 Ağustos 1938’de Sachsenhausen kampına atandı. Bir yıl sonra Schutzhaftlagerführer rütbesine çıkarıldı. 1940 ilkbaharında daha sonra adı Auschwitz olacak olan eski ordu barakalarını ziyaret etmesi ve kamp için elverişli olup olmadığına bakması için gönderildi. 4 Mayıs 1940’ta Auschwitz’in en üst rütbeli subayı olarak, Auschwitz komutanı sıfatıyla kampa atandı. İlk kampa varışından 1943 sonbaharında Berlin’e geri gönderilene kadar kampın inşasından müfettişliğine varana kadar kamp ile ilgili her görevi yaptı. Kamptaki yaşam şartını belirleyen adam oldu. Kampın güneydoğusundaki büyük lüks bir villaya karısı ve dört çocuğuyla taşındı. İlk yıllarında kimseye soru sormadan, hesap vermeden emirler verebiliyordu. “Eski savaşçı” olarak partisine tamamen bağlı bir şekilde, Dachau kampındaki Theodor Eicke’nin öğrencisi olmasının verdiği cesaretle, kamplarda komunistlere, Yahudiler’e, suçlulara ve Yehova’nın Şahitleri’ne bütün iradesiyle savaş açtı. İlk başlarda Auschwitz “normal” bir toplama kampıydı. Ta ki Heinrich Himmler, Auschwitz’i “Son Çözüm”ün merkezi haline getirene dek. Höss, 1941 Ağustos’unda resmi tatildeyken, kampın 2. en yüksek rütbeli subayı Karl Fritzsch, Zyklon B gazıyla ilk imha denemelerini gerçekleştirmeye başladı. Eylül ayının başında testler Höss tatilden dönünce de devam etti. Daha sonra Höss verdiği raporda, toplu katliam için uygun bir silah buldukları haberini verdi. 1941 yazında Heinrich Himmler tarafından Berlin’e çağırıldı ve Himmler kendisine Auschwitz’in, Avrupada’ki Yahudiler’i öldürme merkezi olacağını söyledi. Daha sonra Höss Auschwitz II – Birkenau ve Auschwitz III – Monowitz kamplarının yapımı için emir verdi. Bu kamplar tamamlanınca da 50’ye yakın artçı kamp inşa ettirdi. Bütün kamplarda olup bitenleri en ince ayrıntısına kadar biliyordu. Bu şekilde firar girişimleri gerçekleşmeden önce bazen haberi oluyordu. Mahkumları 11. bloktaki açlık hücrelerine kapattırdı. Kampın yaşanamaz bir hale gelmesinin başlıca sorumlusu oldu. Buna rağmen yazdığı anılarında kendi acımasızlığının kurmayındaki üyeler yüzünden olduğunu belirtti. Ayrıca SS liderleri arasındaki hırsızlıktan da yakınan Höss, 1943 sonbaharında Auschwitz’de yapılan soruşturmalarda daha birçok farklı suç işlediği de tespit edildi. Örneğin kadın bir mahkumla yasak ilişki yaşadığı öğrenildi. Bu soruşturmalar sırasında Auschwitz’de Gestapo lideri dahil birçok yüksek rütbeli subay tutuklandı. Höss kampı en ufak ayrıntısına kadar Yahudi katliamı için düzenledi. Bütün imha yöntemlerinde bizzat adı geçti. Chelmno kampında kurbanların cesetlerinin nasıl yakılması gerektiğine dair dersler verdi. Ayrıca Treblinka kampını ziyaret ederek gaz odalarında egzoz gazının nasıl kullanılacağını anlattı. Daha sonra bir anda kendisini Globocnik ile “kim daha çabuk öldürecek” veya “kim daha etkili öldürme yöntemi uygulayacak” şeklinde yarışmalarda buldu. Gaz odalarında kullandığı Zyklon B gazı ile iftihar ediyordu. 8 Mayıs 1944’te Auschwitz’e Standortältester (Garnizon Komutanı) olarak geri döndü. Aynı anda Liebehenschel’in yerine de Richard Baer komutan olarak atandı. Birkaç gün sonra Macaristan Yahudileri’nin katliamı başladı. Bu toplu katliam SS arasında büyük önem taşıyordu ve bu imha “Aktion Höss” (Höss hareketi) olarak adlandırıldı. 320.000 ile 400.000 Yahudi’yi 7 haftada katlederek veya yakarak bütün krematoryum ve gaz odalarını maksimum kapasitesinde çalıştırmaya başladı. Bunker 2 tekrar devreye sokuldu. Buna ek olarak çoğalan cesetleri 5 numaralı krematoryum binasının arkasında yaktırmaya başladı. Macaristan Yahudileri’nin katliami 1944’ün Temmuz ayında bitince Höss ve ailesi Kasım ayına kadar lüks villalarında kalmaya devam etti ve ardından sadece kendisi Berlin’e döndü. Nisan 1945’te Oranienburg’dan Flensburg’a Heinrich Himmler’in birliğine katılmaya gitti fakat “Reichführer”i kendisine saklanıp kaybolmasını emredince hayal kırıklığına uğradı. Höss sahte belgeler hazırlattı ve kendisini zararsız bir denizci olan “Franz Lang” adıyla ortadan kaybettirmeye çalıştı. Tutuklandıktan kısa bir süre sonra gerçek kimliği tespit edilemediği için serbest bırakıldı. Daha sonra Flensburg’da bir çiftlikte yeni adıyla çalışmaya başlayan Höss, 11 Mart 1946’da nihayet İngilizler tarafından yakalandı. Nürnberg mahkemelerinde Ernst Kaltenbrunner’in savunmasında tanık olarak dinlendi. Ardından 25 Mayıs 1946’da Polonya’ya iade edildi ve Varşova’da 3-29 Mart 1947 tarihleri arasında yapılan mahkemelere çıkartıldı. Mahkemeden önceki zamanında kendi “anıları”nı kaleme aldı ve Auschwitz, SS üyeleri ve üstleri hakkında yazılar yazdı. 2 Nisan 1947’de idama mahkum edildi ve 16 Nisan 1947’de eski Stammlager’de, 1 numaralı krematoryum binasının yanında asıldı.
- Frans Hössler, Hössler Oberdorf’da dünyaya geldi. 1930’ların başında işsizdi ve NSDAP’a, ardından da SS’lere katıldı. Dachau kampı açıldığında kampa gardiyan olarak atandı, ardından aşçı oldu. Haziran 1940’ta Auschwitz’e gönderildi. Kampa varınca da Auschwitz’in 2. kampı olan Birkenau’ya gönderildi. Burada da görevine aşçı olarak devam etti. 1941’de Rapportführer rütbesine yükseldi. 28 Temmuz 1941’de SS doktorlarının seçtiği 575 kişilik “acısız ölüm” merkezi Sonnenstein’a giden gruba eşlik etti. Gruptaki herkes gaz odalarında öldürüldü. Hössler bu katliamı daha sonra Rudolf Höss’e rapor olarak iletti. Hössler, Moll ve Aumeier ile birlikte 10 Haziran 1942’de yapılan katliamlarda yer aldı. Stammlager’da eski krematoryumda gaz ile yapılan katliamda da ayrıca yer aldı. 16 Eylül’de, Rudolf Höss ve Walter Dejaco ile birlikte Zentralbauleitung’dan Chelmno’ya sürdüğü araba ile toplu mezarların düzeni hakkında ders almak için SS-Standartenführer Paul Blobel’i ziyarete gitti. Daha sonra, Birkenau’daki Sonderkommando grubunun lideri oldu ve krematoryumda yakılan yaklaşık 107.000 kurbanın cesetlerini yok etmekle ilgilendi. Bu görev 1942 Eylül ayından Kasım ayının sonuna kadar sürdü. Liderlik ettiği Sonderkommando grubuna dahil insanlardan sadece ikisinin hayatta olduğu biliniyor. 1943’ün Ağustos ayında Hössler, Birkenau’daki kadınlar kampında Schutzhaftlagerführer rütbesine getirildi. Kampın kurtarılmasından bir hafta önce, 8 Nisan 1945’te Bergen-Belsen’e geldi. Daha sonra Hössler, İngiliz ordusu tarafından yakalandı ve Lüneburg’da diğer SS üyeleriyle birlikte mahkemeye çıkarıldı. Auschwitz’de ve Bergen-Belsen’de işlediği suçlar, öldürdüğü mahkumlar önüne dökülünce savunma yapamadı ve idama mahkum edildi. Aralık 1945’te idam edildi.
- Josef Kramer, Münih’te orta sınıf bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunu Augsburg’da geçirdi. Mühasebeci olarak çalıştı fakat işini daha sonra kaybetti ve tek umudunu Nazi partisine bağladı. 1931’de NSDAP’ın üyesi oldu ve 1932’de SS’lere alındı. 1934’ten sonra değişik toplama kamplarının yüksek rütbelerinde görev yaptı. 1937 Ağustos’unda Sachsenhausen kampına gönderildi. 1938’de Mauthausen kampına komutan olarak atandı. 1940 yılının Mayıs ayında Auschwitz’e, Rudolf Höss’ün yardımcısı olarak atandı. 1940 yılının Ekim ayı sonuna kadar burada görev yaptı. Daha sonra tekrar Dachau kampına eğitim alması için yollandı. Oradan da Natzweiler kampına gönderildi ve burada ilk kez Schutzhaftlagerführer olarak göreve başladı. Daha sonra aynı kampta Temmuz 1942’de Commandant (komutan) rütbesine yükseltildi. Natzweiler komutanı olarak 130 Yahudi erkek ve kadını öldürme emrini verip Strasbourg Üniversitesi’ndeki Anatomi bölümüne gönderdi. Bu kurbanlar Auschwitz kampında bulunan mahkumlar arasından seçildi. 1944 Mayıs ayının başında Birkenau’ya geri döndü çünkü Rudolf Höss, getirilen Macaristan Yahudiler’inin katliamı için daha “yetenekli” birini istiyordu. Birkenau Komutanı Friedrich Hartjenstein, Natzweiler kampına gönderildi ve yerine Kramer getirildi. 1 Aralık 1944’te Bergen-Belsen kampına Commandant (komutan) olarak atanmasına bir bakıma Auschwitz’deki katliam yöntemlerinin “başarılı” olması neden oldu. Kramer, Bergen-Belsen’e varınca, kamp mevcut olan en kötü kamplardan birine dönüştü. Kramer geldikten sonra, diğer kamplardan birçok mahkum Bergen-Belsen’e yönlendirildi ve kamp kapasitesi oldukça aşıldı. Bergen-Belsen, İngiliz askerleri tarafından kurtarıldığında Kramer kamptaydı ve hemen tutuklandı. 17 Eylül 1945’te diğer 43 SS üyesiyle mahkemeye çıkarıdı. İdama mahkum edildi ve 13 Aralık 1945’te idam edildi.
- Arthur Liebehenschel, Liebehenschel Poznan’da doğdu ve Freikorps’a asker olarak katıldı.12 yıllık hizmetinden sonra 1931’de ordudan ayrıldı ve 1932’de NSDAP partisine katıldı. Ardından 9 Kasım 1933’te SS birliğine katıldı. 1934 yazından 1936 yılının başına kadar Columbiahaus adı verilen Berlin’deki SS kampında görev yaptı. Buradan Lichtenburg kampına komutan yardımcısı olarak atandı. Daha sonra 1 Ağustos 1937’de “Inspektorat der Konzentrationslager” (Kamp Müfettişi) olarak göreve başladı. Daha sonra Oranienburg’a, Sachsenhausen kampının yakınında bir binaya yerleşti. 1942’de Wirtschaftsverwaltungshauptamt (WVHA, Ekonomi ve Yönetim Departmanı) başkanı oldu. Bu şekilde SS-Brigadeführer Richard Glücks’ün üstü ve böylece de bütün toplama kamplarının şefi oldu. 11 Kasım 1943’te, Rudolf Höss’ün ardından Auschwitz kampının komutanlığına getirildi. Liebehenschel kamp komutanlığına getirilince, kampın ve mahkumların durumu biraz düzeldi. Liebehenschel zamanında kamp 3 bölüme ayrıldı ve her kampın başına bir komutan getirildi. Fakat ana kampın komutanı -yani kendisi- hala bütün kompleksin komutanıydı. 11. Blok’taki ölümler Liebehenschel zamanında durduruldu ve “ölüm duvarı” adı verilen duvar yıkıldı. Herşeye rağmen, Birkenau’nun krematoryumunda toplu katliamlar devam etti. İnsanların sadece ayakta durabildikleri hücreler yıkıldı ve Liebehenschel, kampta “gammaz” sistemine izin verdi. Aynı anda kamptaki durduk yere “sıradan seçimler” ve bunu takip eden idamlar oldukça azaldı. Nadir görülür bir şekilde, bu yeni Auschwitz komutanı kamptaki ayaklanma liderleriyle bile görüşmeler yaptı. Bütün bunlar kampın içine ufak da olsa bir umut, bir geleceği düşünme arzusu getirdi. Liebehenschel’in ana fikri Alman endüstrisi için “insan gücü” temin etmekti ve bu yüzden mahkumlara çok daha iyi davranılmaya başlandı. Fakat Liebehenschel zamanında kamptaki Yahudi katliamı azalmadı. Liebehenschel’in bu tavırları ve düşünceleri üst SS subayları tarafından “zayıf” olarak görüldüğü için yaptığı ikinci evlilik Berlin’deki karargahtan onay görmedi. Berlin, Liebehenschel’in karısının “Ari” olmayan ırktan biriyle cinsel ilişkiye girdiği için onu “kirli ırk”tan sayıyordu. Macaristan Yahudileri’nin kampa getirilmesinden hemen önce Majdanek kampına transfer edildi. 1944 Temmuz’unda Majdanek kampının tahliyesinden sonra 25 Ağustos’ta İtalya’daki Trieste’ye gitti ve Höherer SS und Polizeiführer Odilo Globocnik’in altında çalışmaya başladı. Savaştan sonra Amerikan ordusu tarafından tutuklandı ve Polonya’ya iade edildi. Auschwitz’in diğer baş suçlularıyla birlikte Krakow’da mahkemeye çıkarıldı, idama mahkum edildi ve 1948’de idam edildi.
Yazıyı Paylaş
Okumaya Devam





